Search
Close this search box.

EVRİMCİLERİN SEBBİYELERİ ve HAKİKAT

Birinci Fasıl


A. Evrimin İspatı Meselesi

Darwin’den sonra kaleme alınan yüzlerce kitap ve binlerce makalenin hiçbirinde bilimsel verilere göre konuşan tekbir bilim adamı evrimin ispat edildiğini iddia etmemiştir. Bu noktada evrimci Cemal Yıldırım şunları söylemektedir: “Evrim kuramını ‘ispatsız kaldığı’ gerekçesiyle bilim dışı saymak ne denli yanlışsa, tartışılmaz ‘bilimsel bir yasa’ olarak görmek de o denli yanlıştır. Hiçbir bilim adamı (Darwinci ya da yeni-Darwinci olsun) evrim kuramının ispat edildiği düşüncesini ileri süremez.”[1]

Darwin’in bilimsel manada ispattan uzak iddiaları zamanla dogmaya dönüştürülmüş, materyalist anlayışa sahip insanlar tarafından tartışılması dahi kabul edilemez gerçek gibi sunulmuştur.

Bütün bunlar göstermektedir ki yaratılış hakikatine karşı çıkanlar evrimi bilimsel bir ameliye değil bir inanç olarak görmüşlerdir. Nitekim Zoolog Yves Delage şöyle demektedir: “Bugüne kadar bir başka türün atası olan herhangi bir türe rastlanmadığını, böyle bir şeyin bir kerecik olsun gerçekleştiğini gösteren hiçbir kanıt bulunmadığını kabul ediyorum. Ama yine de evrimin nesnel olarak kanıtlanmışçasına doğru olduğuna inanıyorum. Sözün kısası bu konuda bilimin bizden beklediği, kendisine iman etmemizdir. Ve gerçekten de evrim düşüncesi, genel olarak bir tür ilham edilmiş gerçek kılığında ileri sürülmektedir.”[2]

Richard Milton bu noktada şunları söylemektedir: “Türlerin Kökeni’nin yayınlanmasından yüz otuz yıl sonra, Darwinizm hâlâ bir teoridir ve hâlâ tartışmaları kesin olarak sona erdirecek belirleyici ve rakipsiz ampirik kanıtlardan -teorinin doğruluğunu ispat eden delillerden- yoksundur. İronik biçimde, yirminci yüzyılın önemli bir bölümünde Darwinistler sanki kesin kanıt bulmuş ve toplum olarak da insanlar onların teorisini kabul etmişiz gibi davranmışlardır. Fizik ya da kimya gibi herhangi bir disiplinde, bilim adamları yeni bir teoriyi, o teorinin yanlışlığını ortaya koyacak kanıt aramak ve onu test etme fırsatı bulmaktan memnuniyet duyarlar. Buna karşın evrimsel biyolojide Darwinistler teorileriyle çelişen kanıtlardan uzak dururken, bu teoriyi destekleme eğilimi gösteren bütün kanıtları ise aktif şekilde arar ve sahiplenirler. Örneğin prensip olarak nerede evrimle ilişkili bir husus kanıt gibi gösterilse, Darwinistler bu kanıtın kendi mutasyon ve doğal seçilim teorilerinin kanıtı olduğunu ileri sürerler.”[3]

Evrimciler inançlarına delil bulamayınca kitleleri etkileyebilmek ve yanlarında tutabilmek için senaryolar uydurdular, sonra da akademyadaki güçlerini kullanarak insanlara bu senaryoları bilimsel gerçekler olarak dayattılar.

Fransız Paul Lemoine’nin farklı makaleleri nazara verdikten sonra mevzuya dair sarfettiği şu ifadeler esasında niçin evrimin ispat edilmiş bilimsel bir geçekmiş gibi dünyaya dayatılmasının arkasında yatan gerçeği deşifre etmektedir: “Bütün bunlar gösteriyor ki evrim kuramı imkânsızdır. Aslında dış görünüşe rağmen, artık hiç kimse evrim kuramına inanmamaktadır. … Evrim, artık çobanların inanmadığı ama sürülerinin selameti bakımından savunmayı sürdürdükleri bir tür dogmadır.”[4]


B. Fosillerin Gerçekliği

Evrimcilerin, inançlarını desteklemek için ortaya attıkları fosil iddiaları da gerçeği yansıtmamaktadır. Bu noktadaki değerlendirmeleri bir fotoğrafı ya da çizimi yorumlayıp anlamsız irtibatlar kuran kişilerin tahlillerinden farksızdır.

Evrim iddiasının üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen türler arası geçişi doğrulayan fosiller bulunamadı. Şempanzenin evrim geçirerek insana dönüştüğünü iddia eden evrimciler şempanze ile insan arasında var olduğunu zannettikleri ara formaları kağıt üzerinde çizdiler lakin her bir forma ait fosilleri bulamadılar. Buldukları fosilleri nasıl inanmak istiyorlarsa öyle yorumladılar. Bunları okuyanlar da yorumları bilimsel gerçek zannedip evrim taraftarı oldu.

Evrimciler ara form bulamadıklarını itiraf etmelerine rağmen taraftarlar evrimi müdafaaya devam etmektedir. Bu noktada Ernst Mayr şunları söylemektedir: “Yaşam öncesine ait bu senaryoların bazıları oldukça ikna edicidir. Ancak ara aşamalara ait herhangi bir kimyasal fosilin yokluğunda hangi senaryonun doğru olduğunu saptama olanağımız hiçbir zaman olmayabilir.”[5] Evrimcilerden Ali Demirsoy’un ifadeleri ise şu şekildedir: “Evrimde açıklanması en zor olan kademelerden biri de bu ilkel canlılardan, nasıl olup da organelli[6] ve karmaşık hücrelerin meydana geldiğini bilimsel olarak açıklamaktır. Esasında bu iki form arasında gerçek bir geçiş formu da bulunamamıştır. Bir hücreliler ve çok hücreliler bu karmaşık yapıyı tümüyle taşırlar, herhangi bir şekilde daha basit yapılı organelleri olan ya da bunlardan birinin daha ilkel olduğu bir gruba veya canlıya rastlanmamıştır. Yani taşınan organeller her haliyle gelişmiştir. Basit ve ilkel formları yoktur.”[7] Evrim taraftarlarının, “Yeryüzündeki En Büyük Gösteri” başlıklı kitabını büyük bir propagandayla duyurduğu Richard Dawkins de mezkûr eserinde şempanzede ve insanda olmayan ortak atayı günümüz şempanzelerine bağlayan fosilin henüz bulunamadığını itiraf etmektedir.[8]

Bilimde tekelleşmeye giden evrimciler iddialarını delillendirecek fosilleri bulamayınca herhangi bir canlıya ait bir fosili insana ya da iddia ettikleri ara formlara aitmiş gibi göstererek muhataplarını aldatmışlardır. Bu iddiaların bir kısmı üzerinden uzun zaman geçse de evrime kanıt olarak gösterilen fosillerin gerçekte büyük çarpıtmalarla bilim dünyasıyla paylaşıldığı tespit edilmiştir. Mevzuyu iki çarpıtma üzerinden şu şekilde kıymetlendirebiliriz:

Amerikalı Paleontolog Henry Fairfield Osborn tarafından Nebraska’da bulunan “Nebraska Adamı” diye de meşhur olan misalde diş fosilinin şempanze ile insan arasında bir türe ait olduğu iddia edilmişti. Bu bağlamda yayınlar yapıldı, hikayeler yazıldı. Daha sonra yapılan araştırmalarda dişin bir ara forma değil domuza ait olduğu anlaşıldı.[9]

Bir diğer evrim uydurması ise Piltdown sahtekarlığı olarak şöhret bulan fosildir. İngiltere, Lewes yakınlarındaki Piltdown Common’da bulunan fosilleşmiş kafatası, ilk olarak 1912’de yeni bir tarih öncesi insan türü “Piltdown adamı” olarak öne sürülmüştü. Kafatasının, bir insan kafatasının bir orangutanın çenesine ustalıkla birleştirilmesinden oluştuğu ancak 1954’te ortaya çıktı. Sahtekarlığın, kafatasını keşfeden Charles Dawson tarafından yapılmış olması muhtemel olsa da 1970’lerde keşfedilen kanıtlar, British Museum çalışanlarından Martin AC Hinton’a işaret etmektedir.[10]

Evrim inancını desteklemek için benzeri daha çok aldatmaya başvurulsa da yaratılış hakikati gölgelenememiştir. Ne var ki materyalistlerin uydurma raporlar ya da ideolojik tahlillerle evrimi savunmaya devam etmesi hala çok sayıda insanın aldanmasına sebep olmaktadır.

Bazı Materyalistler fosiller etrafında oluşturulan tezvirata kendini öyle kaptırmıştı ki Josef Stalin gibi isimler şempanze ile insandan yeni bir tür icat edeceklerine inanmıştı. Rusya’nın Moskovski Novosti ile Moskovski Komsomolets gazetelerinin verdiği habere göre, 80 yıl önce (1920 yılında) Stalin’in emriyle maymun ve insandan süper asker yaratma deneyleri yapıldı. Rivayete göre Stalin, az yiyen, az düşünen ama savaşan insan maymun karışımı varlıklardan oluşan bir ordu kurmak istiyordu. Bu amaçla dönemin tanınan bilim adamı Biyolog İlya İvanov’a emir verdi.

İlya İvanov verilen emri gerçekleştirmek için Afrika’da Yeni Gine’de bir tesis kurdu. Şempanzeler üzerinde deneyler yaptı. Birbirine yakın türler arasından yeni bir nesil oluşturulacağına inanan İvanov, amacına şempanze ile insanı birleştirerek erişebileceğini düşünüyordu. Bu yüzden Afrikalı kadınlara bilgileri dışında maymun spermiyle hamile kalmaları noktasında deneyler yaptı. Deneyler için o günün parası ile 200 bin dolar harcandığı söylenmektedir.

Rus doktorun Afrika’daki çalışmaları, ABD başta olmak üzere başka ülkelere de yayılınca laboratuvar, gemilerle Gürcistan’a taşındı. Onlarca maymun Gürcistan’daki tesise getirildi. Dönemin Sovyet gazeteleri yaklaşık 10 yıl süresince bu çalışmalara oldukça geniş yer ayırdı (1920-1930). Gazete haberlerine göre hem erkek hem de kadın birçok yoldaş, bu deneylerde kendinden yararlanılması için başvuruda bulundu.

İnsanın ve maymunun yaradılışına aykırı olan bu deneyler, 1930 yılına kadar sürdürüldü fakat bir başarı elde edilemedi. Neticede Sovyet yönetimi bu çalışmaları sona erdirdi. Başarısız olan İlya İvanov sorgulandıktan sonra Kazakistan’a (veya Sibirya’ya) sürgüne yollandı. 1932 yılında da sürgünde öldü.[11]

Evrimciler tabii fosillerle iddialarını delillendiremeyince, suni fosiller icat ettiler, bu noktada gerçeği çarpıttıkları ortaya çıkınca da geceye gündüz, gündüze de gece dercesine fosilleri ait oldukları canlılara göre değil, inançlarına göre yorumladılar.

Propaganda rüzgarına kapılan Stalin gibi materyalistler yeni türler oluşturarak yaratılış hakikatini perdelemek için heyetler kurdu araştırmalar yaptırdı. Sonunda Allah Teâlâ’nın her canlıyı başlangıçta çift olarak yarattığı hakikatinin değişmediği görüldü.


C. Ara Geçiş Türleri

Evrim sürekli devam eden bir süreç olduğundan evrimciler her canlıyı bir ara geçiş formu olarak kabul eder. Buna göre her canlı evrimsel süreçte bir önceki türle bir sonraki tür arasında köprü vazifesi üstlenir. Onlara göre farklı türlerin özelliklerini tek başına taşıdığı düşünülen bazı canlılar, hangi türlerin birbirinden türediğini gösterme noktasında evrime delil teşkil eder. Örneğin diğer balıklardan farklı olarak karada yaşayan memeliler gibi akciğer solunumu yapan balina ve yunus gibi balıklar deniz canlılarıyla kara canlıları arasındaki geçiş formuna örnek kabul edilir.[12] Aynı şekilde Ornitorenk isimli canlı memeli sınıfından olduğu halde gagaya sahiptir ve yumurtlayarak ürer.[13] Farklı canlı türlerinin özelliklerine sahip olan bu canlının yaşayan bir geçiş formu olduğu zannedilir. Günümüzde bulunmayıp fosillerine ulaşılan ara geçiş formları da mevcuttur. Bunlardan en meşhuru dinozorlarla kuşlar arasında geçiş formu olarak gösterilen Archaeopteryx isimli canlıdır. Zira bu canlı hem kanatlı hem sürüngen yapısında olmakla beraber kemikli bir kuyruğa sahiptir.[14] Evrimciler tarafından -geçmişte yaşamış gibi- tasvir edilen mezkûr canlının gerçekte hayal ürünü olduğu ortaya çıktı. Günümüzde Afrika’da yaşayan Hoartzin kuşundan ilham alınarak resmedilen kuşun matbaada kuyruğuna tüy de çizilmiştir. Evrimciler bunlar gibi pek çok canlının uydurulan ara geçiş formlarıyla meydana geldiğini iddia etmektedir.

Evrim teorisini benimseyenler yeryüzündeki canlıların ara geçiş türleri olduğu iddia edilen hayvanların birbiriyle olan irtibatı neticesinde ortaya çıktığını savundu. Bu iddia gerçek olsaydı günümüzde yaşayan ve evrimi devam eden insanımsı hayvanlar veya hayvanımsı insanlar (mesela maymun insan arası canlılar) olmalıydı. Türler arası geçişteki sürecin günümüzde de devam ediyor olması ara formların yaşıyor olmasını gerektirirdi. Halbuki şu an insan hayvan arası bir canlı (ara form), yaşamadığı gibi fosil kayıtlarında da mevcut değildir. Günümüzde ‘Homo’ cinsine ait insan hariç hiçbir tür yoktur. Kitaplarda olduğu iddia edilenlerin tamamı hayal ve manipülasyon ürünüdür.[15]

Onlarca yıldır yoğun bir şekilde aranmasına rağmen türler arası geçişi doğrulayan fosillerin bulunamayışı bu iddianın tenkit edilip zamanla şöhretini kaybetmesine sebep oldu. Bu noktada İngiliz paleontolog Derek şunları söylemektedir: Fosil kayıtlarını detaylı olarak incelediğimizde, kademeli evrimle gelişen değil, aniden yeryüzünde meydana gelen gruplar görürüz.”[16] Tüm canlı fosillerine “Kambriyen Patlaması” olarak adlandırılan Kambriyen jeolojik devri kalıntılarında rastlanması evrimi bu yönüyle de çürütmektedir. Tom[17], Carlton[18], Steeven[19] gibi ilim adamları da yeryüzünde hayatın zaman içerisinde merhale merhale değil birdenbire ortaya çıktığını, bu noktada türlerin birbirine geçişini gösteren fosillerin olmadığını söylemektedir. Fosil kayıtlarının kademeli geçiş yerine aniden yaratılmayı destekler bir muhtevada olması evrime değil yaratılmaya delildir. Ancak Allah Teâlâ yeryüzünü, hayvanlar için uygun hale getirdikten yani beslenmeleri için gerekli olan gıdaları yarattıktan sonra hayvanatı, insan için bir yaşam alanı haline dönüştürdükten sonra da insanı yaratmıştır.

Harvard Üniversitesi’nden evrimci Gould’un da itiraf ettiği gibi evrimcilerin resmettiği soy ağaçları fosil kayıtlarına değil, evrimcilerin ideolojik taassuplarına dayanmaktadır.[20] Hayale hakikat, hevaya da bilim diyen evrimciler ne kadar çok fosile ulaştılarsa türler arası geçiş ve ara türlerle alakalı iddialarının o derece fosil olduğunu gördüler. Zira hiçbir fosilde ara formül iddiasını destekleyecek bir kanıt bulunamamıştır. Bidayette balina balina, ornitorenk de ornitorenk olarak halk edilmiştir. Buna göre bilimsel veriler şu hakikati desteklemektedir ki; insan başta olmak üzere bütün canlılar bir türün diğerine dönüşmesiyle değil, Allah Teâlâ’nın müstakil yaratmasıyla vücut bulmuştur.


D. Kanûn-î İlahî Olarak Değişim, Doğma Olarak Evrim

Değişimle evrimi hem kalın hem de mahrem çizgileriyle birbirinden ayırmak gerekir. Aksi halde değişim hakikati altında evrim masalı arz edilir ki bu da en hafif ifadeyle insanları aldatmak olur. Zira tabiatı seyredecek bir göze sahip olan herkes değişimin varlığını kabul eder. İhtilaf, değişimin varlığında değil nasıl olduğu hususundadır.

Depremler, yağmurlar, heyelanlar, fırtınalar, kâinatın genişlemesi gibi hadisat ile yeryüzünde/cemadatta, çevrenin etkisiyle de bazı canlılarda genetik yapıyı bozmayacak şekilde değişimin olduğunda her sınıftan insan hemfikirdir. Zira bunlar herkesin gözü önünde cereyan etmektedir. Evrimdeki değişimden murat ise bir canlı türünün zamanla başka bir türe dönüşmesidir. Cemadat, nebatat ve hayvanattaki değişimin merkezinde kanun-î ilahî, hayatı tesadüfe bağlayan evrimde ise dogma ve yaratılışı inkâr vardır.


E. Müslüman ve Evrim

Evrim anlayışı, hâkim olduğu çevrelerde kendini “bilim”, dini ise “dogma” olarak tanıttı. Böylece evrime karşı çıkmak sanki bilime karşı durmak, dogmaya da taraftar olmak gibi algılandı. Evrimcilerin bilim başlığı altında yaptığı propagandadan etkilenen bazı Müslümanlar, Aydınlanma felsefesine karşı İncil’i müdafaa edemeyince onun tarihsel olduğunu iddia eden kilise gibi akidevî ve fikrî bir kırılma yaşayarak Allah’ı inkâr eden evrimle Kur’ân-ı Kerîm’i anlama cüretinde bulundu. Bu bağlamda yaratılışla alakalı nasları tevil ederek evrimin yaratılış hakikatine aykırı olmadığını savundu. Hakikatte ise İslam tesadüfü esas alan natüralist evrim gibi teist evrim anlayışını da reddeder. Zira Kur’ân-ı Kerîm açık bir şekilde ilk insan olan Hz. Âdem’in topraktan, eşinin onun bedeninden, evlatlarının ise zürriyetinden yaratıldığını haber vermektedir. Teist evrim anlayışı ise bütün canlıların ortak bir atadan evrimsel süreçle yaratıldığını, türlere ayrılıp çoğalmalarının tanrı tarafından tabiat kanunlarına bırakıldığını iddia ederek Kur’ân-ı Kerîm’de haber verilen yaratılış hakikatini inkâr eder.

Kur’ân-ı Kerîm kat’i ifadelerle Hz. Âdem’in topraktan yaratıldığını hem annesiz hem babasız hem de tek olduğunu bildirmektedir. Bunun aksini iddia ederek ayetleri evrime referansmış gibi göstermek murad-ı ilahiyi evrim inancına feda etmek olur.

Bir hükmün İslamîliğinin ilk şartı onun Kur’ân-ı Kerîm’e muvafık olmasıdır. Ayetler bağlamında ifade edildiği gibi Allah Azze ve Celle her canlıyı sudan, en mükemmel canlı türü Hz. Âdem’i(as) ise içerisinde su da olan çamurdan yaratmıştır. Daha sonra ise her canlıyı çift çift var etmiştir. Buna göre -modern bilimin de ifade ettiği gibi- dünyadan yükselen gaz ve buharların yoğunlaşıp yağmur şeklinde dünyaya dönmesine bağlı olarak denizler ve okyanuslar oluştu. Sudan başlayan hayat Allah Teâlâ’nın canlıları farklı şekil ve suretlerde yaratmasıyla mevcut halini aldı. Bütün bunlardan sonra bilinmelidir ki Müslümanlık iddiasında bulunan birinin ister natüralist isterse de teist bir iddiayla evrimden bahsetmesi hem amentüyü hem de bütün canlılardaki yaratılma hakikatini inkâr etmektir.


Devam edecektir…

 

[1] Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık (Bilgi Yayınevi, 1990), 90.

[2] bkz. Martin Lings, Antik İnançlar ve Modern Hurafeler (İstanbul: Ağaç Yayınları, 1991), 10.

[3] Richard Milton, Darwinizm’in Mitleri, çev. İbrahim Kapaklıkaya (İstanbul: Gelenek Yayıncılık, 2003), 287.

[4] Lings, Antik İnançlar ve Modern Hurafeler, 11.

[5] Mayr, Biyoloji Budur, 213.

[6] Vücuttaki bir organ gibi, hücrede bir veya daha fazla spesifik görevi yerine getiren hücre altı yapıya organel denir.

[7] Ali Demirsoy, Katılım ve Evrim (Ankara: Meteksan Yayınları, ts.), 79.

[8] Richard Dawkins, Yeryüzündeki En Büyük Gösteri (Kuzey Yayınları, ts.), 140.

[9] https://www.science.org/doi/10.1126/science.66.1720.579

[10] https://www.britannica.com/summary/Piltdown-man

[11] bkz: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/stalin-maymundan- super-asker-yaratmak-istemis-3681578; https://www.tarihkomplo.com/2015/03/stalinin-maymun-insan-deneyi.htm.

[12] Scott Freeman, John C. Herron, Evrimsel Analiz, 35.

[13] “Evrimin Kanıtı Var mı? Evrimin Kanıtları Nelerdir?”, Evrim Ağacı.

[14] Douglas J. Futuyuma, Evrim, 74.

[15] Uysal, “İnsanın kökeni ve görevi ile ilgili bilim adına yapılan vahim hata, İslam aleminin bu hatayı telafi edememesinin temel nedeni ve acı sonuçları”.

[16] A. Derek, “The Nature of the Fossil Record”, Proceedings of British Geological Association LXXXVII (1976), 133.

[17] S. K. Tom, Mammal-Like Reptiles and the Origin of Mammals (New York: American Press, 1982), 363.

[18] B. Statis Carlton, “The Life in the Balance”, Geotimes 40/3 (1995), 18.

[19] M. S. Steven, Macroevolution: Pattern and Process (San Francisco: W.H. Freeman and Co., 1979), 39.

[20] S. J. Gould, “Evrimin Düzensiz Adımları”, Natural History, (Mayıs 1977), 13.

EVRİMCİLERİN SEBBİYELERİ ve HAKİKAT

Birinci Fasıl A. Evrimin İspatı Meselesi Darwin’den sonra kaleme alınan yüzlerce kitap ve binlerce makalenin hiçbirinde bilimsel verilere göre konuşan tekbir bilim adamı evrimin ispat edildiğini iddia etmemiştir. Bu...

بيان حول الفتن في قيصري والشمال السوري

د. إحسان شان أوجاق   مؤسِّس مركز الدراسات العلمية والفكرية بسم الله الرحمن الرحيم الحمدُ لله رب العالمين، الحمدُ لله الذي جعل المسلمين إخواناً وحرّمَ الظُّلم على نفسِه وعلى...

Bu Kiri Büyük Doğu Mecrası Temizler

Okulda, hayatta Allah’tan bahsetmenin yasaklandığı gün; Anadolu, Büyük Doğu Mimarı’nın öncülüğünde muazzam bir fikir ve hareket hamlesine şahit oluyordu. Yalnız başına bir Müslüman bütün küfür yobazlarına meydan okuyor, İslam...

LİSAN ÜZERİNE ALLAH BOYASI’NIN DÖKÜLMESİ: OSMANLICA 

Beş yaşında ilk tahsile İslam harfleriyle başlayan, icazet aldığında ise ibareyi Kahire’deki öğrenciler gibi okuyup-anlayan, İstanbul’da kaleme aldığı tefsiri, Şam’da, Mekke’de ders kitabı olarak okunan bir milletin yüz yıllık...

İhsan ŞENOCAK YouTube Kanalına Abone Ol