Search
Close this search box.

ŞEMPANZE EVRİMCİLERİN NEYİ OLUR?!

Kur’an-ı Kerîm dünyanın belli merhalelerden geçerek insan başta olmak üzere bütün canlılar için uygun hale geldiğini haber vermektedir.[1] Umumi manada hayata bakıldığında önce bitkilerin sonra hayvanların ve nihayet insanın yaratılma süreci aslında evrim değil tekamüldür. Zira ilkinde gayesiz değişimler, ikinci de belli bir amaca mebni tasarruf vardır.[2] Evrimde değişimin nasıl bir noktaya varacağı meçhulken, tekamülde çekirdeğin nasıl bir ağaç olacağı malumdur. Yani tekâmül evrim gibi tesadüfen gerçekleşmemiş her şeyi bilen, yaratıp ve yöneten bir irade tarafından takdir buyrulup, idare edilmiştir. Mesela önce insan sonra nebatât yaratılsaydı insan oksijensizlikten ölürdü. Canlıların varlık sahnesine çıkış sırasına nebatât, hayvanât ve insan açısından bakıldığında görülmektedir ki birinin varlığı öncekinin mevcudiyetine bağlıdır. Kur’an-ı Kerim açıkça Hz. Adem’in topraktan, eşinin ondan, bütün insanların da bu ikisinden çoğalıp yeryüzüne dağıldığını haber veriyor. Buna göre bir insan Hz. Adem’in birden fazla olduğunu, başka bir canlıdan evrim geçirerek insan suretini aldığını ya da zürriyeti dışında evrim geçirerek ortaya çıkan başka insanlar olduğunu ve Hz. Âdem’in çocuklarının bunlarla kaynaşarak insan neslinin devam ettiğini söylerse şu ayetleri inkâr ettiğinden kafir olur:

  • “Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi.”[3]
  • “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının.”[4]
  • “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık.”[5]
  • “Allah, sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir.”[6]
  • Sizi topraktan yaratması, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Sonra bir de gördünüz ki siz beşer olmuş (çoğalıp) yayılıyorsunuz.”[7]
  • O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı. İnsanı yaratmaya da çamurdan başladı. Sonra onun neslini bir öz sudan, değersiz bir sudan yarattı.[8]

İnsanın başka bir türden dönüşmesinden bahseden evrim ise hem tecrübi ilimlerdeki keşiflere hem de yaratılış hakikatine aykırıdır. Allah Teala her şeyi yarattığını haber veriyor.[9] Malum olduğu üzre yaratma kelimesi Allah Teala’ya nispet edildiğinde ondan bir şeyi yoktan var etmek anlaşılır. Alemlerin Rabbi insan gibi sair canlıları da türler arası geçiş olmadan doğrudan yaratmıştır.

Bütün canlıların ortak bir atadan türediğini iddia eden evrimciler ise şempanzelerin insanların en yakın akrabaları olduklarını, aynı atadan geldiklerini, farklılaşmanın ise 6,5, 7 milyon yıl önce gerçekleştiğini savunmaktadır. Lakin mülhitler/inkarcılar şimdiye kadar canlıların türler arası geçişle var olduklarını gösteren bir delile ulaşılamamıştır. İnsanla maymun arasındaki genetik benzerliğin %98 olduğu iddia edilerek insanla şempanzenin ortak atadan geldiğini iddia etmek ise ilmî hakikatlere muhalif bir husustur. Benzerliğin -iddia edildiği gibi- yüksek oranda olması insanın maymunla aynı soydan geldiği iddiasını teyit etmez. Zira dış görünüşleri aynı lakin işletim sistemleri farklı iki telefon arasında nasıl büyük fark varsa maymunla insan arasında da o nispette fark vardır. Uçmak ve kanatlı olmak noktasında müşterekliği olan kartalla sineği “İkisi de uçuyor.” kabulünden hareketle aynileştirmek, insanla maymun arasında irtibat kurmaktan farksızdır.

Evrimciler mevcut haliyle insan, şempanze, goril ve orangutan ile bunların yakın atalarını içeren ve hominid başlığı altına giren mevcut ve soyu tükenmiş büyük maymunların 24 çift, insanın ise 23 çift kromozoma sahip olmasından hareketle insandaki ikinci kromozomun şempanzenin iki kromozomunun birleşmesiyle gerçekleştiğini, aslında insanın da 24+ 24 kromozomdan oluştuğunu, ikinci kromozomun diğer bütün kromozomlardan uzun olmasının da bu durumu teyit ettiğini savunmaktadırlar.

Böyle bir iddianın hiçbir şekilde ilmî değeri olamaz. Zira Allah Azze ve Celle bütün canlıları sudan yarattığını haber vermektedir.[10] Canlıların asıllarının ve onları bir asıldan var eden kudretin aynı olmasının tabi bir sonucu olarak belli noktalarda canlılar arasında benzerlikler ortaya çıkmıştır. Allah Teala murat etseydi bir canlıdan diğer bütün canlıları yaratabilirdi. Lakin O (cc) her şeyi kendi çiftiyle yaratmayı irade etti. Vazifesi Allah’ın yarattığını keşfetmek olan bilim, evrimle kendi kabulünü Allah’a ve kullarına dayatmaya kalkıştı.

Evrim anlayışının bir türün diğerinden neşet ettiğini ispat edememesi, geçmişe doğru gittikçe canlı türlerinin azalmayıp bilakis artması göstermektedir ki insanın önündeki tek bir seçenek kalmaktadır. O da Allah Teala’nın her şeyi  çift olarak var ettiğini kabuldür. Ayrıca bilinmelidir ki insandaki elementler sadece şempanzede değil başka hayvanlarda da vardır. Hatta maymunla insan arasındaki benzerlikten daha fazlası ya da aynısı başka canlılarla insan arasında da mevcuttur. Nitekim yaban tavşanı, asya antilobu, mastreani geyiği kromozom sayısı itibariyle insanla aynıdır. İdrak yolları açık olan bir kimse bundan hareketle mezkûr hayvanlar insanla aynı soydan gelmeye daha münasiptir, diyemez. Bu noktada önemli olan kromozomların sayısı değil onlara yüklenen bilgi ve tayin edilen vazifedir. Diğer bir ifadeyle genler ve kimyasal bileşenlerdir. Genetik yapıdaki çok küçük bir farklılık o canlının yapısını değiştirmek için kafidir.[11] Genetik yapı da her bir tür için sabittir, değişmez.

Muhal farz şempanze ile insanın kromozom sayısı aynı olsaydı yine de şempanze ile insanın aynı atadan geldiği söylenemezdi. Zira önemli olan içeriktir. Kromozom sayısı bu noktada net bir veri olmaz. Kromozom sayısının fazla olması bir türün daha gelişmiş olduğunu da göstermez.

Evrimcilerin en büyük aldatmacası ise insanla şempanze genlerini karşılaştırırken bunu sadece yüzde ikilik kısımda yapmalarıdır. Yani karşılaştırmayı genlerin yüzde %100’ünde yaparak böyle bir sonuca ulaşmadılar.

Evrimciler, ‘’Şempanze ve insan DNA’sı %98,7 oranında birbirine benziyor! Öyleyse neden ortak atadan gelmiş olmasınlar?’’ diyerek bilim tarihinin en sarsıcı ve aldatıcı yalanlarından birine irtikap ediyorlar. Nitekim Richard Dawkins, “Siz insanları evrime nasıl ikna ediyorsunuz?” sorusuna şöyle cevap vermişti, ‘’Şempanze ve insan arasındaki %98,7’lik benzerliği söylüyorum hemen ikna oluyorlar.”[12] Sahtekarlığı resmedebilmek için benzerlik iddiasını birlikte tahlil edelim:

İki farklı bölgeden oluşan genlerin bir kısmına egzon diğer kısmına ise intron genler denir. Egzon genler proteinlerin kodlandığı bölgelerdir. İntronlar ise bu proteinlerin ne zaman nasıl ve ne kadar üretebileceğiini kodlayan bölgelerdir. Canlıları birbirinden ayıran en önemli kısımlar introun bölgelerdir ki bu tüm genomun %98’ini oluşturur. Yani aslında en fazla gen bu bölgelerde bulunur. Fakat evrimciler muhataplarını aldatabilmek için bu bölgeleri hiç hesaba katmazlar. Sadece egzon bölgeye yoğunlaşılar. Halbuki eğer benzerlik aranacaksa bu en başta intron bölgelerde olmalıdır. Çünkü farklılığı ortaya çıkaran kodlar bu bölgededir. Egzon dediğimiz bölgelerde proteinler ise kodlanmıştır. Mevzuyu iki canlıda yer alan hemoglobin proteini üzerinden muşahhas hale getirelim; Her iki canlıda da bu protein oksijen ve karbondioksit taşımaktadır. Yani görevleri aynıdır. Dolayısıyla bunların benzer olması gayet makuldür. Aslında bu benzerlik fiilin birliği dolayısıyla failin de birliğini ortaya koyar. Fakat her iki canlının yaşam koşulları, davranış biçimleri farklı olduğundan bu hemoglobinin ne kadar üretileceği ve bu farklılıklara göre nasıl bir hal alacağı İntron bölgelerde kodlanmıştır. Bu yüzden bu iki canlı farklı tür olarak mevcuttur. Evrimcilerin hakikate ulaşma arzusu olsaydı farklılığı görmek için İntron bölgelere bakmaları gerekirdi. Lakin onlar insanları aldatmak için benzerliğin en çok olduğu noktaya yoğunlaşıyorlar. Bu ise tüm genomun sadece yüzde ikisine denk gelmektedir. Buna rağmen meseleyi sanki bütün genomun %98’lik kısmında benzerlik var gibi sunuyorlar.[13]

Evrimle alakalı çizilen tablolarda insan, orangutan maymununu da içine alan büyük maymundan (Hominid) evrilerek Homo-Sapiens (insanın son şekli) halini aldığı, bu suretin de ilk olarak Doğu Afrika’da 195 bin yıl önce ortaya çıktığı, oradan dünyaya yayıldığı iddia edilmiştir.[14] 780 bin yıl öncesine ait olduğu iddia edilen sadece insanın kullanabileceği aletler ortaya çıkınca Homo-Sapiens’le alakalı iddialar itibarını yitirdi. Bunun üzerine evrimciler aletlerin farazi varlıklar tarafından kullanıldığını iddia etti.[15] Yine İspanya’da 800 bin yıl önce yaşadığı zannedilen çocuğa ait kalıntılar,[16] Tanzanya’da bulunan 1.84 milyon yıllık Homo-Sapiens’e ait el kemiği,[17] Amerikalıların Etiyopya’da keşfedip Ardi adını verdiği,  4 milyon 400 bin yıllık olduğu zannedilen insan iskeleti de evrim düşüncesinin bütünüyle çürütüldüğünü,[18] iddia edildiği gibi bir evrimin asla gerçekleşmediğini, insanın 195 bin yıl önce de günümüzdeki suretiyle var olduğunu göstermektedir.[19]

Meşhur ateist Desmond Morris Britanya’da 1967’de neşrettiği ve The Naked Ape (Çıplak Maymun) adını verdiği kitabının kapağına çıplak bir adamın fotoğrafını basıp, şöyle yazmıştı, “İşte bu, çıplak maymundur.”. Kitap kısa zamanda çok sayıda insana ulaştı. Öyle ki yazar kitap satışından elde ettiği gelirle Malta’ya yerleşti. Helsinki Üniversitesi profesörlerinden Paleontolog Björn Kurtén ise Morris’e karşı Not from the Apes (Maymunlardan Değil) adlı bir reddiye kaleme aldı. Kurtén kısaca şunları söyledi, “Ömrümü insan kalıntılarını incelemeye adadım. Araştırmalarım neticesinde gördüm ki insana ait en eski iz, maymunlara ait en eski izden daha öncedir. Şayet insanla maymun arasında bir akrabalık ilişkisi kurulacaksa bu insanın aslının maymun olduğu yönünde değil, maymunun aslının insan olduğu şeklinde olmalıdır.”

Kurtén insan iskeletini, bilinen en gelişmiş hayvan olan orangutan maymununun iskeletiyle karşılaştırınca ise şöyle dedi,
“İnsanı diğer hayvanlardan ayıran bilgi, beceri edinme, düşünme, idrak, duygulanma ve ifade etme gibi üstün özelliklerden sarf-ı nazar edip sadece onun iskelet yapısına baktığımızda, iki iskelet arasında kafatası hacmi, uzuvların omurga ile ilişkisi, omurganın uzunluğu, bacakların gövdeye oranı gibi
büyük farklılıklar görürüz.”. Kurtén kitabının sonunda ise insanın evrimini şu cümlelerle reddeder:
“İnsan evrim geçirerek değil, aniden ortaya çıkmıştır. Zira yeryüzünün tüm ömrü -yaklaşık beş milyar yıl- boyunca, insanın evrim süreciyle ortaya çıkması mümkün değildir. İnsan, yeryüzünde birkaç on bin yıl gibi kısa bir süre içerisinde birdenbire belirivermiştir. O halde nereden geldi? Gökten mi gönderildi? Yoksa bu, Âdem ile Havva kıssasına bir dönüş mü? Yahut cevabını ancak peygamberlerin verebileceği bir soru mu?”
Kurtén, “peygamberler” kelimesini açıkça zikretmez; bunun yerine E.S.P.M (The Extra Sensory Perspective Men)   yani “gayb âlemiyle dolaylı yoldan iletişim kurabilen kimseler” tabirini kullanır.[20]

Yukarıdaki ifadelerden de anlaşıldığı gibi evrimcilerin iddialarını desteklemek için ileri sürdükleri delillerin tamamı çökmüştür. Örneğin, Natural History Museum’da sergilenen bir kafatası üzerinde -ve 1966 yılında yine bu müze tarafından yayımlanan, hâlen defalarca basılan kitapta- şu iddia yer almaktaydı: “İnsanla maymun arasındaki kayıp halka işte budur.”
Kafatasının alt çenesi maymuna, üst kısmı ise insana ait olan buluntu daha sonra yapılan radyografik incelemelerle sahte olduğu, bir bilim insanının bu kafatasını kasten toprağa gömdüğü ve yüzlerce araştırmacıyı yanıltarak “İşte kanıtı bulduk.” [21] dedirttiği ortaya çıktı.

Evrimciler, ortak atadan bütün canlıların silsile halinde evrim geçirerek neşvu nema bulmasını ispat edemedi. Lakin silsile halinde “İşte evrimin delili” dedikleri bütün kanıtları çürütüldü. Bu “kanıtların” bir kısmının bizzat evrimciler tarafından çürütülmesi ise onların ilmî ahlakından değil, birbirlerinin sahtekarlıklarını en iyi kendilerinin bilmesinden ve evrimi ispat eden adam olarak -başkasını değil ferden ferda bizzat kendilerinin- anılma arzusundadır.

Kitabın ilgili bölümünde yaptığımız nakillerle de beyan ettiğimiz gibi evrimin ispat edilemediği bizzat evrimciler tarafından ilan edilmiştir. Buna rağmen evrimcilerin, “Siz bilmiyorsunuz aslında binlerce delil var.” nevinden cümleler sarfetmelerinin gayesi, şeddeli cahillerden oluşan kitlelerini saflarında tutup sömürmeye matuf bir propagandadır.

Darwin’den günümüze kadar evrimcilerin büyük gürültüler kopararak kanıt diye ileri sürdükleri bütün delillerin çürütülmesi, buna rağmen hala iddialarını kanun gibi göstermeleri izhar etmektedir ki evrim, silsile yalanlarla insanlığı yaratılış hakikatinden uzak tutma oyunudur.

Bütün bunlara rağmen evrimcilerin kendilerini bilim taraftarı, müminleri ise bilim düşmanı olarak tavsifleri, zalimin kendini mazlum, cahilin ise alim gösterme denaetidir. Kur’an’ın cehalette ısrarlarından dolayı hakikatten mahrum olanlara karşı takınılmasını emrettiği mü’min duruşunu şu ayet ne güzel resmetmektedir; “Allah de sonra onları dalmış oldukları oyunda bırak.”.

Müntesipleri tarafından bilimsel bir ameliye olmaktan ziyade bir inanç davası olarak görülen ve taassup derecesinde bir inatla savunulan evrim, bir gün siyasi gücünü yitirdiğinde insanların zihninde sahte buluşları ve çizimleriyle kalacaktır.

Homo-Sapiens’in ilk olarak görüldüğünün iddia edildiği tarihten çok daha önce insana ait kalıntılar mevcut ise Hominit’ten Homo-Sapiens’e bütün tasnifler ve bu bağlamda kullanılan kavramlar hükümsüzdür. Dünyanın farklı noktalarında bulunan ve insana aidiyeti tespit edilemeyen fosiller ise ya maymunlara ya da başka varlıklara aittir.

Ne yazık ki “teori” düzeyine dahi ulaşmayan evrim anlayışı Batılılar tarafından kendi milletlerine olduğu gibi Müslümanlara da dayatılmakta, İslâm dünyasındaki pek çok eğitim kurumunda sanki evrim ilmî bir kanunmuş gibi okutulmakta, hakkında sempozyumlar düzenlenmekte, çürütülmüş iddialar kesin delil gibi paylaşılmaktadır. Oysa günümüzde bu iddiaların hiçbir şekilde bilimsellik boyutu kalmamıştır. Bütün bunlara rağmen evrimciler şempanze ile aynı soydan geldiklerini iddiada ısrar edeceklerse onlara sizin dünyanız size hayırlı olsun, insan olma onuru bize yeter, deriz.


[1] Fussilet 41/9-12

[2] Zaman zaman evrim mecazi olarak tekâmül anlamında kullanılmaktadır.

[3] Âli İmran 3/59.

[4] Nisa 4/1.

[5] Hucurat 49/13.

[6] Araf 7/189.

[7] Rum 30/20.

[8] Secde 32/7-8.

[9] Zümer 39/62.

[10] Enbiya 21/30.

[11] Âdem Tatlı, Sorularla Evrim ve Yaratılış (Antalya: Hilal Ofset, 2017), 180.

[12] Richard Dawkins, “Comparing the Human and Chimpanzee Genomes — Nebraska Vignettes #3”, ts.

[13] bkz. K. Takım, Boşlukların teorisi (Nobel Akademik Yayıncılık, 2025), 45-48.

[14] lan Mc Dougall; Francis H Brown; John G Fleagle, “Stratigraphic placement and age of modemn humans from Kibish, Ethiopia” PMID: 5716951 DOI: 1. 1038/ 33 nature03258. (https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15716951).

[15] https://www.bbc.com/news/science-environment-40194150.

[16] “The remains of an 1 1-year-old who lived and died 800,000 years ago have been found in northern Spain, at_a place called Atapuerca. The child’s people may have been the ancestors of Neanderthals. But the child’s face was ours…The face is 80,00 years old and yet distinctively ours. It is almost ha of a moder human.” Robert Kunzig, “The Face of sn Ancestral Child 01/12/1996 Discover, https://www.discovermagazine.com/planet-earth/the-face-of-an-ancestral-child.

[17] MinwelDominguez-Rodrigo, Travis Rayne Pictering, Serä Alincija, Jason L Heaton, Enrique Baquedano, Mabulla, David Uribelarrea, ‘Barliest modern human-like hand bone from a new >1.84-million-year-old site at Olduva in Tanzania Pubmed, 2015 Aug 18;6:7987. doi: w61l38/ncommss987. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26285128/

[18] https://www.theguardian.com/science/2009/oct/01/fossil-ardi-human-race

[19] İnsanlığın yaşıyla alakalı zikredilen rakamlar ispat edilmiş hakikat değil, tahmindir. Bu noktada evrimcilerin çok uzun zamanlardan bahsetmelerinin arkasında insanlığın tarihinde evrime yer açabilme niyeti vardır. Bu noktada şu da bilinmeli ki bir kalıntının yaşının iskeletin bulunduğu kayaların yaşı üzerinden yapılması doğru değildir. Zira ölen birinin 100 milyon yıllık bir kaya tabakasına gömülmesi onun 100 milyon yaşında olduğu anlamına gelmez!
Gerçekte yeryüzündeki en eski insan izinin 40 ila 50 bin yılı geçmediği aşikardır. Bu tür aşırılıklar, yaratılış gerçeğini reddetmeye matuf çabalardır. Bkz. https://www.youtube.com/watch?v=o2Y6yDDX2Ek

[20] Henry Pihlström, “Not from the apes? Björn Kurtén’s views on human evolution”, Annales Zoologici Fennici 61/1 (19 Kasım 2024). https://www.youtube.com/watch?v=o2Y6yDDX2Ek

[21] https://www.nhm.ac.uk/our-science/services/library/collections/piltdown-man.html

ŞEMPANZE EVRİMCİLERİN NEYİ OLUR?!

Kur’an-ı Kerîm dünyanın belli merhalelerden geçerek insan başta olmak üzere bütün canlılar için uygun hale geldiğini haber vermektedir.[1] Umumi manada hayata bakıldığında önce bitkilerin sonra hayvanların ve nihayet insanın...

EVRİMCİLERİN SEBBİYELERİ ve HAKİKAT

Birinci Fasıl A. Evrimin İspatı Meselesi Darwin’den sonra kaleme alınan yüzlerce kitap ve binlerce makalenin hiçbirinde bilimsel verilere göre konuşan tekbir bilim adamı evrimin ispat edildiğini iddia etmemiştir. Bu...

بيان حول الفتن في قيصري والشمال السوري

د. إحسان شان أوجاق   مؤسِّس مركز الدراسات العلمية والفكرية بسم الله الرحمن الرحيم الحمدُ لله رب العالمين، الحمدُ لله الذي جعل المسلمين إخواناً وحرّمَ الظُّلم على نفسِه وعلى...

Bu Kiri Büyük Doğu Mecrası Temizler

Okulda, hayatta Allah’tan bahsetmenin yasaklandığı gün; Anadolu, Büyük Doğu Mimarı’nın öncülüğünde muazzam bir fikir ve hareket hamlesine şahit oluyordu. Yalnız başına bir Müslüman bütün küfür yobazlarına meydan okuyor, İslam...

LİSAN ÜZERİNE ALLAH BOYASI’NIN DÖKÜLMESİ: OSMANLICA 

Beş yaşında ilk tahsile İslam harfleriyle başlayan, icazet aldığında ise ibareyi Kahire’deki öğrenciler gibi okuyup-anlayan, İstanbul’da kaleme aldığı tefsiri, Şam’da, Mekke’de ders kitabı olarak okunan bir milletin yüz yıllık...

İhsan ŞENOCAK YouTube Kanalına Abone Ol