En olmazla en olur karşı karşıya… Her şeyi yakan ateş Hz. İbrahim’in (aleyhisselam) sadece ellerindeki kelepçeleri yakabildi. İlahi kudret, mümin yürekler adına eşyanın hükmünü değiştirdi; İman küfre, aşk akla meydan okudu. Semaya doğru yükselen ateş arasında gerçekte Hz. İbrahim’in (aleyhisselam) adı yüceldi.
Küfür, evinde tarihinin en ağır yenilgilerinden birini; İslam ise, ayın, yıldızın, güneşin, taşın tanrı olarak görüldüğü şehirde en büyük zaferlerinden birini kazandı. Güçlü olan Nemrut kaybetti, zayıf görülen ve bu yüzden aristokrasi tarafından söylediklerine itibar edilmeyen Hz. İbrahim (aleyhisselam) kazandı.
Hz. İbrahim (aleyhisselam), insan gücünün tükendiği yerde, ilahî kudretin devreye gireceğini ve bir muvahhidin yüreğini var eden tevhid çekirdeğinin ateşin içinde bile milyonlara bölünüp toprakta Hz. Mustafa’nın (sallallahu aleyhi ve sellem) neşvü nemasına sebep olacağını, yaralanan fakat sabreden ulvî ruhların bir gün mutlaka kazanacağını gösterdi. Hal diliyle ateşin içinde nasıl “mütevekkil” ve “mustakim” kalınacağını öğretti.
İslam Ümmeti sarsılış ve sendeleyiş devirlerini İbrahimî ruhtan aldığı aşk ve heyecanla aştı. Hz. Ebû Bekir (radiyallahu anh) zamanındaki “riddet”, müteakip dönemlerde yaşanan “şiddet” ve “istibdat” hep bu irade ile zail oldu.
Batı’nın iki asırdır İslam coğrafyasını yakıp-yıkan “inkâr ve yenilik ateşi” de “İbrahim’e bir serinlik ve bir selamet ol!” ayetini okuyarak “ateşten denizleri mumdan gemilerle geçip” gelecek Sünnet ve Cemaat akidesine bağlı mütefekkir âlimlerle söndürülecektir. Şimdi dünya “ateşin içinde yanmayan” o kahramanları bekliyor.
İslam, değişmeyen/değiştirilemeyen, ilahi koruma altında olan tek dindir. Eğer böyle olmasaydı, nurunu söndürmek için başvurmadık hile ve yapışmadık sebep bırakmayan şer güçlere karşı ayakta duramazdı.
Şer güçler her yıkıldıklarında yeni isimler ve metodolojilerle varlıklarını inşa etme gayreti içerisinde oldular; fakat her yeni, Ebû Cehil ve İbn Sebe gibi zaman içerisinde yok olup gitti. Çağdaş dünyanın ürettiği yeni isim ve usullerin akıbetleri de seleflerinden farklı olmayacaktır: “Onlar tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzağa düşmeye kim layık ise onu düşürür.”[ref]Enfâl: 30[/ref]