Allah Azze ve Celle de Kitab’ı Kur’ân-ı Kerîm de tektir. Çünkü hakikat tektir. İnsan eliyle Tevrat’a, Zebur’a ve İncil’e beşer kelamı karışınca hepsi mutlak manada “Allah Kelamı” olma hususiyetini kaybetti. Bu yüzden üçü de Kur’ân-ı Kerîm’le nesh edilerek yürürlükten kaldırıldı.
Kur’ân-ı Kerîm; harf, kelime, cümle, mana ve ses itibariyle öyle muhteşem bir ahenk içinde geldi ki insanlar ve cinler onu dinleyince hayretten secdeye kapandı. Hakla batılı, geceyle gündüz gibi birbirinden ayırdı. Akideyle şeriatı, dinle devleti birleştirdi. İdeal insan, ideal cemiyet, ideal dünya nizamı onun buyruklarıyla tesis edildi.
Kur’ân-ı Kerîm, Allah Azze ve Celle’nin düşünmek için yarattığı beynini ibtal etmeyen herkesin riyazi bir kesinlikle “Allah Kelamı” olduğunu anlayabileceği bir kesrette delillerle doludur: Düşmanlarını mislini telif etmekten âciz bırakması, beşeriyetin bütün sorunlarının çaresini kalın çizgileri ve mahrem noktalarıyla anlatan üslûbu, insanlar üzerindeki derin tesiri, tayin ettiği şartları yerine getirenlere şâmil olan vaatlerin gerçekleşmesi göstermektedir ki “Bu (Kur’ân), kendisinde hiçbir şekliyle şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici bir kitaptır.”[1]
Kur’ân-ı Kerîm mutlak hakikattir. Doğrulanmaya ihtiyacı yoktur. Bilimin sürekli değişme özelliğinden habersizmiş gibi konuşan nadanların bir kısmı bilimin Kur’ân-ı Kerîm’in pek çok hakikatini tasdik etmesi karşısında irkilip kendine gelmekte; önemli bir bölümü de öğle vakti güneşin varlığına delil arayan âmâlar gibi inkârda ısrar etmektedir. Her şey gibi hakikate muhatab olmak da nasib meselesidir.
[1]-Bakara, 2.