Yıllar önce Baas kadroları Hama katliamıyla sevinmişti. Bilad-ı Şam’da Müslümanlar bir daha kendilerine gelemeyecek, camilerde eski cemaat, okullarda kadim şuur, gençlikte ise o pazarlıksız iman olmayacaktı. Binlerce yıl sürecekti Nusayri saltanatı. Bugün zahir oldu ki; Hama, yıllar sonra başlayacak büyük destana konulan bir ara noktasıymış. Şimdi Şam’da, el-Gûtetu’lGarbiyye’de,Zebedânî’de Tecemmu-u Ensâri’l-İslam; Lazkiye’de, Cebel-i Ekrad’ta Ketibet-u Selahaddin, Cebhetu’t-Türkmen; Hımıs’ta Ketâibu’l-Faruk; Haleb’te Livau’tTevhid; Hama’da Kal’atu’Madık, Der’a’da Ketibet-u İmam-ı Nevevî birlikleri yeni destanlar yazıyor.
Siz bu satırları okurken medreselerini terkeden Ulu Hocalar, mihrablarını bırakan imamlar tugay komutanları olarak Hama’da, Der’a’da, Hımıs’ta destana yeni notlar düşüyor. Oğlunu görünce, “Yavrum! Başında şeriat bayrağının dalgalandığını görüyorum.“ diyen annelerin “Cihad, cihad, cihad“ sözleri yankılanıyor Bilad-ı Şam’da. Kimi şehadeti kuşandı, kimi ise sırasını bekliyor.
Onlar Ulu Hocalar… Evleri tarandı, yakınları katledildi, malları yağmalandı, dağlarda ekmeksiz-susuz kaldılar, defalarca sabırları ve samimiyetleri sınandı fakat zaafiyet göstermediler.
Önce sadece gösteri yaptılar, haklarını istediler. Ne var ki varlıklarını gereksiz gören rejim, üzerlerine kurşun yağdırdı. Kendilerini koruyabilmek için müdafaa birlikleri oluşturdular. Şartlar Hür Suriye Ordusu‘nu ortaya çıkardı. İzmihlal endişesi, bir anda yerini ba’su ba’de’l-mevte bıraktı. Yeni bir hâl zahir oldu. Sanki göklerin kapıları açıldı ve melekler önlerinde olduğu halde rejimin alaylarını, tugaylarını mağlub ettiler.
Bilad-ı Şam’da Ulu Hocalar her sabah güne başlarken dualarında iki güzelden birini; ya zaferi ya da şahadeti istiyor. Melekler yirmi üç aydır dualarına amin dedi. Şimdi o aminlerin bereketiyle yakında Kur’an-ı Hakim’in şu ayeti tecelli edecek: “O topluluk bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklar.” (Kamer: 45). İslam’ı topyekün ortadan kaldırmak için Medine‘ye yürüyen Ebû Cehil ve avanesinin hezimetini müjdelemişti bu ayet. Ne çoklukları, ne de gelişmiş harp malzemeleri engelleyebildi hezimetlerini. Yakında da haber ajanslarından Esed ordusunun ağıtlarını duyacaksınız. Diriliş, zaferle noktalanacak. Çünkü analar, kadınlar, gençler ve Ulu Hocalar söz verdi; hüküm yalnız Allah’ın oluncaya kadar Bilad-ı Şam’da omuz omuza cihada devam edecekler.
Hava saldırısına karşı dağlar, Ulu Hocalara kol kanat germeye devam edecek. Hama’nın, Hımıs’ın en büyük camilerinde ders veren Şeyh Ebu Ratibler, Ebu Aliler yeni zaferlere imza atacak. Sultan Baybarsların, Selahaddin-i Eyyubilerin ruhu Suriye’de yeniden bayraklaşacak. Her bir cephe bin olacak, yüreklerden ötelere yollar açılacak ve Ebû Aliler, Ebû Talhalar komutasındaki iman tugayları Şam’a, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)‘in sancağını taşıyacaklar. Allah’ın mülkünde söz ve hüküm yalnız Allah’ın olacak. Hem şimdi kudema bezminden, Halid bin Velid, İmam Şamil ve Ömer Muhtar da Şam semalarına karargah kurmuştur, onlara dua ediyorlardır. Belki de Göklerin Habercisi (sallallahu aleyhi ve sellem) de oradadır; imamlığın sadece mihrabta namaz kıldırmak olmadığını gösteren tugay komutanlarına, ümmetin baş kumandanı olarak talimatlar veriyordur.
(Hüküm Dergisi 2. Sayı / Şubat 2013)